Dr. Coşkun Muzaffer ÇAMURDAN /PhD Astronom Gökbilim Teknoloji ve Bilim Merkezleri – Kurucu Ortak

Lise öğrencisi olduğum yıllarda İzmir’in güzelliklerini dinlerdim ve hangi bölüm olduğundan bağımsız olarak üniversiteyi İzmir’de okumaya odaklanmıştım, tercihlerimi de buna göre belirledim. 1996 yılında Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümünü kazandığımda yaşayacağım şehri değiştirdiğimi düşünmüştüm… Oysa hem kariyerimi kazanacağım hem de yaşlanacağım şehri bulmuşum…
Ege Üniversitesi öğrenci yurtlarının kampüs içinde olması, hele hele Fen Fakültesi ile karşılıklı olması benim için çok değerliydi. Çünkü öğrenci olmamıza karşın bölümümüzün uygulama merkezi olan Gözlemevi’ne istekli öğrenciler çıkartılıyor ve sabaha değin süren bilimsel çalışmalara katılımları sağlanıyordu, halen de öyle. Gece boyu süren gözlemlerde aklınızdaki sorulara her an yanıt bulabileceğiniz akademisyenler ile aynı havayı solumak, çalışmaların nasıl yapıldığını görmek, yaşayarak öğrenmek paha biçilemez bir deneyim kazanmanıza olanak sağlıyor. Hatırlıyorum da bilimsel gözlemlerde kullanılan ve sadece akademisyenlerin çalıştırdığı A48 teleskobunu kullanmak için tam 4 ay dil dökmüştüm. Ona dokunmak ve bilimsel gözlem için kullanmama izin verildiğinde henüz 10 aylık lisans öğrencisiydim.
Bölümümüzde öğrenciler arasında ve mümkün olduğunca da akademisyenler ile bilimsel sohbetlerin yapıldığı, farkındalık yazılarının yazıldığı, astro-fotoğrafçılık uygulamalarının yapıldığı E.Ü. Astronomi Topluluğu vardı. Bölümümüz oda verdiği için öğrenciler aidiyet hissediyor ve katkıda bulunuyorlardı. Orada bilgiyi paylaşmak, aklınızdakileri yazıya dökmek, sosyalleşmek ve iletişime geçmek için çok uygun ortam vardı. Bir dönem tüm toplulukları rektörlük tek çatı altında topladı, sonrasında da ne oldu bilemiyorum ama imkân varsa tüm bölümlerde yeniden yapılanmasında fayda vardır kanaatindeyim.
Devam eden yıllarda sıkı bir çalışmanın (ve şu anda astronom öğretim üyesi olan eşim Sn. Dicle ZENGİN ÇAMURDAN’ın da motive etmesi ile) bölümümü birincilikle bitirdim. Hızımı alamamış olmalıyım ki ardında yüksek lisans ve doktora eğitimlerimi de tamamladım.
Ülkemizde Astronomlar için iş imkânı maalesef kısıtlıdır. Bu nedenle bölüme başlarken akademik hayat düşünülür ama işler o noktaya varmadığında yıllar içerisinde edindiğiniz donanımlara göre farklı bir mesleğe yönelirsiniz. Bu açıdan bakıldığında Ege Üniversitesi’nin imkânlarının zenginliği size de bağlı olarak ufkunuzu genişletir. Ben 1996 yılından 2011 yılına kadar süren eğitim dönemimde sürekli bilim-toplum projelerinde yer almıştım ve yaz okulları, halka açık seminerler, teleskoplar ile gökyüzü gösterimlerine katkı yapmıştım. Fark etmesem de astronomiyi ve dolayısı ile bilimi toplumla buluşturmak için sürekli deneyim kazanmıştım.
2009 yılında Ege Üniversitesi ile KOSGEB işbirliğinde gerçekleştirilen Genç Girişimci Geliştirme Programı’na başvurdum ve 1 yıl süren eğitim sonunda “En İyi İş Planı Ödülünü” alarak hayatımda yeni bir döneme yelken açtım. Belirtmeliyim ki başvuruda Fen Fakültesi’nden iş fikri çıkacağından ben dahil herkes şüphe ediyordu ve kontenjanları mühendislik fakültesi öğrencilerine vermeyi doğal olarak tercih ediyorlardı. Ama katılmakta ısrar etmiş ve jüriyi ikna etmiştim.
İş fikrimiz Astronomi odaklı bilimevi projesi olsa da neden doğa bilimlerini tümü ile kapsayan bir projeye dönüşmesin diyerek yine bir astronom olan dostum ve ortağım Sn. Deniz Birol GÖKÇE ile yola çıktık. Önce 2010 yılında Türkiye’de ilk defa bilim odaklı eğitim programına sahip, öğrenme ortamları özgün tasarlanmış Bornova Belediyesi Mevlana Toplum ve Bilim Merkezi’ni kurduk. Bu merkezde E.Ü. Fen Fakültesi’nde doktora (PhD) düzeyinde eğitim gören ya da eğitimini tamamlamış 7 kişi istihdam edildi, halen de çalışmaktalar. Proje kapsamında E.Ü. Eğitim Fakültesi ile işbirliği içerisinde astronomi, fizik, kimya, biyoloji, matematik, fosilbilim, yenilenebilir enerji, robotik alanlarında özgün eğitim müfredatları geliştirerek on binlerce öğrenciye ücretsiz eğitim olanağı sağlanmasına vesile olduk.
Ardından 2012’de gözbebeğimiz şirketimizi “GÖKBİLİM Teknoloji ve Bilim Merkezleri” adı altında kurduk. Ülke genelinde başta TÜBİTAK destekli projeler olma üzere sayısız bilim toplum projeleri organize ettik. 2017’den bu yana yılda ortalama 200.000 kişiyi bu şenliklerde ağırlamaya devam etmekteyiz. Tüm şenliklerde Ege Üniversitesi’nden onlarca akademisyen ve yüzlerce öğrenci ile işbirliği içerisinde çalışmaya gururla devam ediyoruz.
2018 yılından bu yana ise Bilim Merkezleri için tasarım danışmanlığı yapmaktayız. TÜBİTAK, mimarlık ofisleri ve yerel yönetimler ile işbirliği içerisinde süreci geliştiriyoruz. Bilim merkezleri için genel konsept tasarımı, sergi ve istasyon tasarımları geliştiriyor, üretim danışmanlığı yapıyoruz. Tüm aşamalarda gereken akademik danışmanlıkları yine Ege Üniversitesi’nde uzun yıllar boyunca işbirliği yaptığımız birbirinden değerli hocalarımız ile profesyonel sözleşmeler yaparak yürütüyoruz.
Yazıyı okurken karşılaştığınız koyu vurgulu kelimelere lütfen dönüp göz atın. Ege Üniversitesi’ne 1996 yılında adım attığım ilk günden bugüne kariyerimde oluşan değerlere işaret etmekteler. Dokunarak, yaşayarak öğrenmeyi teşvik eden özgün eğitim modellerini ülkemize kazandırıp yaygınlaştırmaya uğraşıyorum. Çünkü bunun değerini ve gelişimime katkısını bizzat üniversitemde yaşayarak öğrendim. Her biri emekle, işbirliğiyle ve paylaşarak oluşan, çoğalan değerler.
Eşimi, işimi, ortağımı ve sayısız dostlukları bu çatı altında kazandım. Halen eşim vesilesi ile her gün kampüse uğramaktayım. Her yolculuk biraz da anılara yapılıyor gibi. Öğrenci olduğunuz dönemde kuracağınız bağlar kalıcılığını koruyor. Merakınızı gidermek için her kapıyı çalmaktan, gerekirse aşındırmaktan yılmamalısınız. Kimi zaman bilim adına, kimi zaman dertlerinizi çözmek, kimi zaman da sadece keyifli bir sohbet için… O kapıların ardındaki bilgi ve paylaşımlar sizi ve hayata bakışınızı şekillendirecek, köklü ve güçlü bağlar kurmanıza vesile olacak.
EGE’li olmak gerçekten ayrıcalık… İlk adımınızı atmanız yeterli…